Kategori arşivi: Haberler

Yunanistan’dan Nurlu Hizmet Haberleri

 

ketenlik

 Bediüzzaman Said Nursi, dağlar arasında tenha bir nahiye olan Barla’da bu vatan ahalisinin İslami bir medar-ı iftiharı dediği Risale-i Nurları telife başladığı zamanlarda “bir zaman gelecek bu eserler bütün dünyaya ders verilecek ve okutturulacak” demiş ve yine o tesirli üslubu ile “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennetâsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır” diye ifade edip ve bu Asya ve Afrika tarlasının ve Rumeli bostanının çiçekleri ziya-yı İslâmiyet ile neşv- ü nemâ bulacağını söylemiştir.

Bu sözler o zamanlarda, o mevkide ve iki elin parmaklarını geçmeyecek talebeler içinde hayal gibi görünebilirdi. Belki de bazıları öyle görüyordu. Ama zaman Bediüzzaman’ın sözlerinin ne kadar hakikatdar olduğunu ispat etti.   İşte bizde o sözlerin ne kadar hakikatdar olduğuna Yunanistan ziyaretimiz sırasında şahit olduk. Evet 13 Ocak Perşembe günü 13:30 da Keşan’ dan bindiğimiz otobüs Türk ve Yunan gümrüklerini geçtikten sonra 16:30’ da İskeçe’ye ulaştı. İskeçenin en merkezi yerinde olan Nur dershanesini ziyaret edip, akşam namazını kıldıktan sonra Paşevik beldesinin sohbetine yetişmek üzere yola koyulduk.  Bu ders, Edirne’de yapılan okuma programının bir meyvesi olduğundan kalplerimiz  sürurla doldu.

paşevik köyü

Yatsı namazından sonra başlayan sohbette şevkli bir cemaat vardı. Cemaat içinde, okunanları gayet mütevaziyane dinleyen Arapça tahsilli El-Ezher mezunu hocalar olduğu gibi Türkçeyi bilmeyen insanlar da vardı. Bu hal Risale-i Nurların sadece akılları değil, akılla beraber kalp, ruh ve sair letaife de  tesir ettiğini, bu tür iman derslerinin tüm duygu ve hisleri doyurup istifadesiz bırakmadığını gösteriyor. Ayrıca bu beldenin, Üstadın “Şimdi resmen din tedrisatı için hususî dershaneler açılmasına izin verilmesine binaen Nur şakirtleri mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir dershane-i Nuriye açmak lâzımdır” tavsiyesine kulak verip bir dershaneyi Nuriyenin inşaatına başlamaları bizi son derece mesrur eyledi.

şahin

Cuma günü cuma namazından sonra Tarihçe-i Hayatın sonunda “Avrupa Nur Talebeleri” diye anılan, Hafız Ali Reşat’ ın talebeleriyle fotoğraf çekildiği Şahin beldesine gittik. Seneler önce ekilen tohumların neşv-ü nema beklediğini ve buraları manevi bir kalkan gibi muhafaza ettiğini müşahede ettik. Özellikle burada ve çevre beldelerde tesettüre olan riayet, yetiştirilen hafız ve imamların çokluğu hemen fark ediliyordu.

Şahin beldesinden sonra 10 km kadar ilerisinde olan Ketenlik beldesine geçtik. Edirnede yapılan okuma programına, Yunanistan’dan en çok bu bölgeden katılım olmuştu. Buradaki ailelerin çoğu, çocuklarını Türkiye’ye eğitime göndermişler. Bunlardan bir kısmı Edirne’den tanıdığımız ve sitemizde bulunan “Edirne Okuma Programının Ardından”  haberinde de fotoğrafları bulunan Nurlarla irtibatlı gençler. Burası özellikle gençlerin çok olduğu, Nurların çok bilindiği bir yer. Burada da Dershane-i Nuriye olarak kullanılan bir yer hazırlanmış ve her Cuma akşamları vesair vakitlerde iman ve Kur’an  hakikatlerinin tatlı tatlı mütalaaları yapılmakta. Bu akşam da Gençlik Rehberinin mütalaasına kalındığı yerden devam edildi, çok feyizli ve bereketli bir sohbet oldu.

iskeçe

Cumartesi günü İskeçe’ yi gezme imkanı bulduk. İskeçe’ nin Yunanca ismi Xanthi. Yunanistan’ ın kuzeyinde bulunuyor. Batısında Kavala, doğusunda Gümülcine bulunuyor. Türklerin yoğun olarak bulunduğu, nüfusu yaklaşık 55000 civarında, modern kent kimliğine sahip, zengin tarihi, doğası ve gelenekleriyle her yıl büyük miktarda yerli ve yabancı ziyaretçi kabul eden bir şehir. İskeçe’de Cumartesi ve Çarşamba olmak üzere haftada iki akşam erkeklerin, Pazartesi ve Çarşamba günü de hanımların sohbeti bulunmaktadır. İşte bu cumartesi akşamı da buradaki Dersane-i Nuriyede genç ihtiyar her kesimden sohbete iştirak edenler vardı. Yine çok feyizli ve şevkli bir sohbet oldu. Buradaki cemaatin Türkiye’ye olan muhabbetleri, gözlerinden ve konuşmalarından anlaşılıyordu. Bu muhabbetin nur dersleriyle daha da arttığı gözleniyordu.

iskeçe nur dersanesi

Pazar günü Gümülcine’ye geçtik. Gümülcine Yunanca ismi Komotini olan çok şirin güzel bir şehir. Türk nüfusu burada daha da fazla.  Orada bizi ilerlemiş yaşına rağmen her şeyiyle hizmete koşturan, üstadımızı da görmüş olan Bağdatlı Müezzin Hasan Hoca karşıladı. Gümülcine’de  Çarşamba ve Pazar günleri hem erkeklerin, hem hanımların sohbeti bulunmakta. Ayrıca Gümülcine’ye bağlı Kozlukebir beldesinde de Cumartesi akşamları sohbet olmakta. O akşam iştirak ettiğimiz sohbette keyfiyetli bir cemaat vardı. Genelde orta yaş ve üzerindeydiler. Ama genç nesillere bu hakikatleri ulaştırıp gençliği bu zamanın manevi yangınından kurtarmanın telaşı ve ızdırabı içindeydiler.

Gümilcine nur dersanesi

Bunlarla beraber ağabeylerin gayretleri ile 2007 yılında kurulan Uhuvvet Kültür ve Eğitim Derneği birçok hizmete vesile olmuş. Kendi ifadeleriyle “Uhuvvet Kültür ve Eğitim Derneği temelleri yıllar önce atılan bir İmân hizmetinin düsturlarına dayanarak kurulmuş ve dünyanın en ücra yerlerine kadar uzanmış olan aynı hizmeti, Yunanistan’da yaşadığımız bu küçük beldelerde (Xanthi, İskeçe’de ve Komotini, Gümülcine’de) yaşatmak,  öncelikle kendimiz istifade etmek,  sonra da ihtiyacını hisseden herkesle bu İmân ve Kur’an hakikatlerini paylaşmakla onur duyuyoruz” diyorlar. Ayrıca bu derneğin  www.uhuvvetgr.org adresli internet sitesi, uzun uğraş ve fedakarlıklar neticesinde, Yunancaya çevrilen eserlerin tanıtılmasına ve oradaki hizmet faaliyetlerinin gelişmesine ve daha geniş kitlelere yayılmasına vesile olmuştur.

Paşevik Köyü Nur Dersanesi İnşaatı

Hulasa-i kelam Yunanistan ziyaretimiz kısa olmasına rağmen çok istifadeli ve şevke medar oldu. Oradaki ağabeylerimizin fevkalade gayret ve fedakarlıkları bizi çok etkiledi. Kendi işlerinin yanı sıra, buralara gelen her misafirlerle meşguliyetleri, hem il, ilçe ve beldelerdeki derslerin takibi  ve düzenlenmesi, hem tercüme faaliyetleri, hem dernek ve internet vesilesiyle olan hizmetlerle, gecesi ve gündüzü olmadan koşturmaları, yani her şeylerini hizmete feda etmelerini görmek,  kendi halimizi düşündürüp bizleri mahçup eyledi.

Ayrıca Yunanistandaki ağabeylerimizin “Türkiye’den gelen misafirler bir şey yapmasalar, sadece sohbetlere katılsalar bile berekete vesile oluyor. Biz bunun sonradan çok güzel neticelerini görüyoruz” sözü üstadımızın şiddetle tavsiye ettiği müfritane irtibat hakikatının ne kadar ehemmiyetli olduğunu ve bu zamanda ne kadar lüzumlu olduğunu gösteriyor.

Edirne Nur Talebeleri

 

 iletişim : edirne, yunanistan  (kelimelerin sonuna @www.nurnet.org  ekleyerek mail atabilirsiniz) 

 

 

Nur(a) “Dershanesine” Seyahatim (Filipinler)

Nur(a) “Dershanesine” Seyahatim

Ben GüneyBatı Mindanao’nun Sulu bölgesinden, Müslümanların arasından geldim. Ezan sesinin bir melodi halinde sıkça duyulduğu bir toplumda yaşadım. Sürekli “iyi bir Müslüman” olmam hususunda beni uyaran bir ailede büyüdüm. Bayanların eşarp, erkeklerin takke taktığı bir İslami liseden mezun oldum. Bu benim üniversiteden önceki çevremdi, hristiyanlarin hâkim olduğu, Kuzey Mindanao’da üniversite hayatına başladığım Katolik bir okuldan önceki hayatım.

Önceleri Cagayan de Ora şehrine gitmeyi, -orada yalnız başına Katolik bir okulda okumayı, benim gibi Müslüman birisinin çok zorlanacağı bir hal olduğunu düşünerek- ağırdan alıyordum, isteksiz davranıyordum. Ailemin benimle beraber olamayacağını bilmek benim gibi genç bir Müslüman için zor bir imtihan olacağını düşünüyordum. Kısacası imanımın giderek zayıflayacağından korkuyordum. Etrafımdaki zehirli balların etkisiyle boğulacağımı, kendimden geçeceğimi düşünüp korkum ziyadeleşiyordu. Sonra babamdan şu sözleri işittim:

Ahir zaman fitnesi her yerdedir, hatta Mekke gibi bir şehirde bile bulunur. Onlardan kaçıp uzaklaşamazsın. Bu bizim için açılmış bir imtihanın parçasıdır. Sen böyle bir durumla karşılaştığında yalnızca imanını kalbinde sağlamca tutmayı bilmelisin. Bundan sonra ancak bu şekilde ödüllendirilirsin ve hatırlamalısın, Allah’ın Hidayet Kapısı acıktır.

Bu sözlerle hareketlendim ve daha parlak bir nazarla geleceğe baktım. Xavier Üniversitesinin sunduğu bursu almaya karar verdim. Düşündüm ki, bu Halık-ı Kerim tarafından hayatta bir defa karşımıza çıkarılan bir fırsattır, neden almayayım ki? Evet babam haklıydı. Ben yalnızca pozitif olmalıydım ve daima Allah’tan Sırat-ı Müstakim üzere olmak ve zehirli ballara karsı sağlam bir muhafaza bağışlaması için dua edip yalvarmalıydım.

Elhamdülillah Yüce Rabbim dualarıma cevap verdi ve etrafımdaki herşey mükemmel bir tarzda benim ihtiyaçlarımı karşılamaya geliyordu. Üniversitenin kapısından girdiğimde Müslüman bir öğrenci grubu ile karsılaştım. Grubun ismi Siraç’dı. Beni sıcacık bir gülümseme ile karşıladılar. Okulda namazlarımı vaktinde kılabileceğim bir de oda şeklinde mescit vardı. Müslüman bir öğrenci olduğum için Hristiyanlik Dersi almak yerine İslam Dersine girebilme ayrıcalığı tanınmıştım. Diğer yandan okulun dışında da yeni Müslüman erkek ve bayan arkadaşlar edinmiştim. Hatta bazıları benim akıl hocam olmuştu. Oruç ayı olan ramazana yaklaştığımızda beklediğim kadar zor olmadığını gördüm, her nasılsa şehirde bir İslami atmosfer hissettim.

Ama beni gerçekten ulvi hislere bürüyen başka bir olay vardı. Latif olan Allah beni Risale-i Nur ile tanıştırdı. Nurlarla alakalı olan grup ile karşılaşmam ilk yılımın ikinci döneminde dinler-arası manevi diyalog seminerinde olmuştu. Organizatörlerden biri de, benim de üye olduğum Saraç grubu idi. Kur’an’ın ve hususen İman hakikatlerini, ta Türkiye’den gelerek latif bir tarz ile anlatan konuşmacının sözleri beni kendine cezp etti, sonuna kadar dinlemek arzu ettim. Daha sonraları ismini Rıza ağabey olarak duyduğum bu insanla tanışmak, konuşmak istedim ama maalesef utangaçlığım beni yendi ve köşemde yalnızca çıkışa doğru gitmelerini izledim. Ama dilimden kalbime gizliden gizliye “Sübhan ve Kadir Olan Allah’ım beni bu grup ile bir kere daha karşılaştır” duaları dökülüyordu. Elhamdülillah karşılaştırdı.

Risale-i Nur Enstitüsü başkanlığını yapan Muhammed Rıza Dalkılıç abi yeni gelen Müslüman öğrenciler için bir konuşma yapıyordu. Yine Halik’ımızın varlığına dair delilleri beni çarpmıştı. Risale-i Nur’u tanıma ve öğrenmeye ilgim, isteğim ziyadeleşiyordu. Daha sonra bu Enstitünün öğrencileri, nur dershanesi olarak adlandırdıkları, kendi açtıkları evlerde kalmak için davet ettiklerini duydum. Hiç düşünme ihtiyacı duymadan bu daveti kabul ettim ve  üniversitedeki arkadaşlarımla konuşup onları da dersanede kalmaya teşvik ettim.

Benim bütün emelim, iman ve İslam hakkında bu güzel açıklamaları daha fazla dinlemek ve imanın ve dinin kışırsız hakikatini anlayan doğru bir Müslüman olmaktı. Bunu başarmanın bu zamanda yalnızca bir yolu olduğunu düşündüm ki bu da bana sürekli Allah’ı hatırlatan kimseler ile beraber yaşamaktı, yani nur dershanesinde yaşamaktı. Çoğunluğunu Gayri-Müslim kimselerin oluşturduğu bir yerde,  tonlarca Zehirli Bal ile beraber yaşadığımın farkına, nur dershanesine olan ihtiyacımı bütünüyle nefsimin gözüne dahi gösterdi. Elhamdülillah, Muhammed Eşref isminde yakın bir arkadaşım da benimle aynı fikirdeydi. Böylece ikimiz de dershaneye taşınıp, dünya çapında büyüyen dev bir kardeşliğin birer parçaları olduk.

İki yıl süren dershane hayatımda (aslında 3 yıl olmalıyken yurt dışına öğrenci değişim programı ile gitmem nedeniyle bir yıl dershanede kalamadım) yalnız kendi dinim ve imani mevzular hakkında değil, gerçek bir Müslüman olarak nasıl yaşanacağını da öğrendim.

  • Allah’ın varlığının delillerinden bahseden 33 pencereyi öğrendiğim gibi, mahlûkat üzerinde tefekkür etmeyi de öğrendim.
  • Ölüm ve ahireti öğrendiğim gibi, ubudiyet vazifedarlığımı da öğrendim.
  • Hayatın gayesini öğrendiğim gibi, kendime ve diğerlerine hidayet vesilesi olmayı da öğrendim.
  • Acı ve hastalık hakkındaki hikmetleri öğrendiğim gibi, olaylar karşısında sabırlı ve kararlı olmayı da öğrendim.
  • İhlâs hakkında öğrendiğim gibi, kendimi kibirden ve bencillikten uzak tutmayı da öğrendim.
  • Allah’ın nimetlerini öğrendiğim gibi, şakir ve muktesit bir insan olarak yaşamayı da öğrendim.
  • Zehirli balı öğrendiğim gibi, Rabb-i Rahimimden her an hidayet ve muhafaza talep etmeyi de öğrendim.

Elhamdülillah dershanede kalmak ve Risale-i Nurları tanımak Rabbimin bana en büyük bir ikramı bir lütfudur. Beni genç bir Müslüman olarak hidayet üzere kılması ve bir öğrenci olarak hayatımı muhafaza etmesi kelimelerle tarif edilemez bir lütufdur. Rabbime binlerce  şükür ki beni Bediuzzaman’in eserleri ile tanıştırdı. Ve Risale-i Nur dairesi içinde benim fikir üstadım ve esin kaynağım olan ve benim daha mükemmel bir Müslüman olmakla kalmayıp hayatımda bildiklerimi yaşamaya vesile olan harikulade onlarca bacı ve kardeşler ile tanıştırdığı için yine şükrümü kelimelerle ifadeden acizim. Allah’tan dileğim odur ki, bize ihsan ettiği hikmet ve iman kuvvetini daim kılması, birbirimize ve diğerlerine Nur-u İlahiyi yansıtmaya ilelebet vazifedar eylemesidir.

Ridwan N. Landasan

Xavier Üniversitesi, Ateneo de Cagayan

Aluba dershanesi – Cagayan De  Oro

Fransa’da Nurlu Hizmetler

Essalamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhu

Aziz Sıddık Kardeşlerim ve Abilerim,

Malumunuz üzere Isparta‘daki ağabeyler, Fransa‘daki hizmetler hakkında genel bilgi toplamak üzere bizim  Fransaya gitmemizi uygun görmüşlerdi. Elhamdüllillah hakikaten orada güzel hizmetler başlamış.

Kurbanın 2. günü Fransa’nın Dijon şehrinin Gray kasabasına gittik, oradaki bir kardeşimiz  ve ailesi hizmete sahib çıkmış ve Gray de bir dershane açmaya vesile olmuşlar. Gray Kasabası 10.000 nüfüslu küçük bir yer ve 80-90 Türk ailesi yaşıyor ve bu ailelerin hepsi Risale-i Nur’u duymuş ve çoğunun evinde Risale-i Nur bulunuyor. Türkiye’den de diyanetten emekli olan Yusuf Hoca oraya sırf hizmet için gitmiş. Ramazan ayı boyunca her gün sahura kadar ev dersleri olmuş. Ramazandan sonra evlerin yetersiz kalması üzerine dershane açmaya karar vermişler ve Cenabı Hak’da bu duaya acilen cevap vermiş. Yani Gray’de dershane yeni açıldı . Biri gençlere yönelik Fransızca olmak üzere, yaklaşık haftanın üç günü ders oluyor. Gray’e 100-150 km arası Vesoul, Besoncan, Dijon, Langres ve Dole gibi yakın il ve ilçelerde binlerce türk yaşıyor ve oralardan derse gelenler oluyor ve inşallah yakın bir zamanda oralarda da Medrese-i Nuriye açılması düşünülüyor.

Gray‘den sonra İsmail abi ile trenle Fransa’nın güneyine ve İspanya ve İtalya‘ya yakın akdeniz şehri olan ve nüfusu 700.000 civarında olan Nimes şehrine gittik. Burası Gray den yaklaşık 600 km uzaklıkta. Orada İsmail abi ve Şerafettin kardeş beraber tam bir tesanüd içinde güzel hizmetlere vesile olmuşlar. Dershanenin mülkiyeti İsmail abiye ait olup hizmete vakf etmiş ve hakikaten çok kullanışlı ve güzel bir dershane.Nimes de ise yaklaşık 300 Türk Ailesi yaşıyor ve burada bir üniversite bulunuyor. Haftada 3 ders oluyor. Narbon, Toulon, Perpinyan Marsilya 150 -200 km uzaklıkdaki illere aylık ev derslerine gidiliyor. Marsilya’da Selahaddin ve Musa ağabeyler ev dersleri yapıyorlar, burada Arap nüfusun yoğun olması sebebiyle halkın dörtte biri Müslüman. Çok güzel bir zemin var, dua istiyorlar. Nimes Şehrinde Nur derslerine katılan yaklaşık 20 kişi bulunuyor. İsmail abi ve Şerafettin kardeşler bütün ağabeylere selam ediyorlar ve dua istiyorlar. Nimes’den ayrılmadan Limoges’deki Ağabeylerle görüştük. Oradaki ağabeyler kiraladıkları bir dükkanı dershane olarak kullanmışlar, fakat burası zamanla artan hizmetlere cevap veremediği için, şimdi yeni bir dershane açılmış. Burası Yalvaçlıların çok olduğu ve derslerin devam ettigi bir şehir. 

Nimes’ten sonra 1050 km uzaklıkda ve Fransa’nın tam kuzeyinde bulunan  Caen bölgesine gittik. Burada, Türkiye’de sekiz yıl vakıf olarak hizmet etmiş ve şu an ailesiyle birlikte hizmete sahip çıkarak deshane açılmasına vesile olmuş olan Zübeyir ağabey var. Caen; Türk sayısı fazla olan ve potansiyel olarak hizmete elverişli bir il, belkide Fransa‘da hizmetin çok gelişmiş olduğu yer olarak ön sıralarda diyebiliriz.  Yine bu şehirde, eskiden Diyanet camisinde başkanlık yapmış olan Hacı ağabeyimiz var. Hakikaten bu ağabeyimiz de hizmete maddi ve manevi çok sahib çıkıyor ve çevresi geniş olduğu için hizmete vesile oluyor. Buralarda Nur derslerine iştirak eden yaklaşık  60-80 kişi var ve haftada 9 ders oluyor. Gayet faal bir hizmet mahalli olan Caen istikbal vaad ediyor. Caen’ı iki bölgeye ayırmışlar dershanenin bulundugu şehir Türkiye’den giden kardeşlerin yoğun olduğu İF bölgesi. Dolayısıyla Fransızlar buraya İftanbul diyorlar.Dershanenin karşısında Caen Üniversitesi bulunuyor. Yine buralarda da diğer illerde olduğu gibi yakın il ve ilçelere ev derslerine gidiliyor.

Caen’dan sonra 500 km uzaklıkdaki Lille şehrine gittik. Burada ise Zeki abi kendi evinin atölye kısmını güzel ve büyük bir dershaneye çevirmiş. Lille şehri Fransa’nın büyük şehirlerinden birisi ve 7000  ile 10000 arası kadar Türk yaşıyor. Burası Fransa’daki hizmetin en yeni olduğu yer diyebiliriz. 10-15 kişi cemaati var ve cemaat çok yeni, Risale-i Nuru yeni tanımışlar. Burada haftalık dersler oluyor. Lille; Belçika ile sınır olduğu için Gent, Brüksel Liech, Antwerpen gibi şehirlere derse gidiliyor. Lille’de ise üç büyük üniversite bulunuyor ve buradaki Zeki abi bütün abilere selam ediyor ve dua istiyor. Lille’ye yakın St – Quentin var. Ramazan abi orada ev dersleri yapıyor inşallah Fransa’daki dokuzuncu dershaneyide orada açmak istiyorlar

Lille den sonra Belçika’nın Brüksel şehrine geçtik. Oradaki ağabeylerle meşveret oldu. Brüksel’den Gent’e gittik. Gent’te Hamdi abi evinin bir katını dershane yapmış. Faalâne güzel dersler oluyor.

Fransa nın genel yapısına baktığımız zaman on milyondan fazla müslümanın ve bir milyon türkün yaşadığı, hizmetlerin çok yeni başladığı ve ciddi bir ilgi ve alakaya muhtaç olduğu ve her müsait kişinin bu noktada desteğine ihtiyaç duyulduğunu müşahede ettik. Şuan Fransa’da  toplam 8 dershane Belçika’da 3 dershane var.  İnşallah zamanla oralardaki kardeşlerin ve bizim gayretimizle bu sayının artacağını ümit ve dua ediyoruz .

Fransa ve Belçika’daki  ağabeylerin  isteği ise Isparta’dan vakıf ağabeylerin, yeşil pasaportlu ağabeylerin ve durumu müsait olan ağabeylerin oradaki  tatillerde gelmesi ve cemaatle hususi alakadar olması, okuma programlarına katılması ve programlar düzenlenmesi ve mümkünse müsait ağabeylerin bir kaç ay kalması. Bu  faaliyetler oralarda hizmete ve Fransa Nur Talebelerinde şevke medar olacaktır inşaallah.

Isparta Nur Talebeleri

 

 

 

www.NurNet.org

Uzakdoğu’dan Hizmet Haberleri (video)

Peygamber Efendimiz İslamın henüz daha yeni intişar ettiği vakitlerde “güneşin doğup battığı her yerde ismim anılacaktır” diye müjde buyurmuştur. Bu üsluba tabi olan Üstad Bediüzzaman’ın konuşmalarında da benzer ifadeler  görüyoruz:  “Şu istikbal-i inkılabatı içinde en gür sâdâ İslam’ın sâdâsı olacaktır“, demesi ve ayrıca Barla’da Bayram Yüksel ağabeye, “Bir gün gelecek bu Nurları bütün dünya okuyacak.” diye müjde vermesi ferasetinin ve aynı metodu benimsemesinin  büyük bir göstergesidir.

Dünyanın her yerinde, bazen haritada dahi yerini bulamadığımız yerlerde kardeşlerimizin oralarda iman dersleri yapmaları, muhakkak ki bizlere çok büyük bir şevk ve gayret oluyor.

Mehmet Şaylan Ağabey bir uzakdoğu ziyaretinde bilmüşahede tanık olduğu hizmetleri, dersleri, kardeşlerin Risale-i Nur’a karşı olan ilgilerini, gayet samimi, sıcak, hasbihal suretinde anlatıyor bu videoda. Biz de bu sefer, hizmet haberlerine bir mektup aracılığı ile değil, oradaki atmosferi hisseden birinin o yoğun duygularını dinleyerek şahit oluyoruz.

Bu sohbet 2006 yılında Edirne’de yapıldı ama ihtiyaca binaen burada yayınlıyoruz.

Bediüzzaman’ın talebeleri

Bediüzzamanın talebeleri

 

Kurban Bayramını, kıymettar kardeşlerimizle beraber Filipinlerde geçirdik.

Filipinler, 120 Milyon insanın yaşadığı 7.000 küsur adadan oluşan bir ülke. 12-16. yy’da müslüman olduktan sonra İspanyol misyonerleri tarafından hristiyanlaştırılan bir ülke. Budistler, Paganlar var. Müslümanlar azınlık. Fakir bir ülke. İhtiyaçlar içinde. İnsanı perişan, gençleri perişan, kadınları perişan bir halde. Kilise ve dünyanın süper güçleri buralarda hakim ve etkin.  Dünyadaki en çok kilise sanki bu ülkede vardı. En küçük yerleşim yerlerinde bir çok kilise var ve inanılmaz güzel yapılmış. Camiler ise sundurmadan yapılmış, genelde mescit gibi bakımsız durumda.

Fakat orada, Cagayan de Oro’da insanların üçte ikisinin Hristiyan olduğu, 600.000 kişinin yaşadığı bir Filipin şehrinde ve etrafında, Hristiyan ve Müslümanların yarı yarıya olduğu İligan’da bir şeyler oluyor. Buralarda Bediüzzamanın talebeleri bir enstitü kurmuş. Çok cevval bir faaliyet var.  Burada bir hakikat gösteriliyor. Türk insanı dünyada okul açıyor. Yardım faaliyetleri yapıyor.

Bunlar güzel. Fakat burada dünyaya örnek olacak başka bir şey var. Olağandışı, olağanüstü. Kainatın en muazzam meselesi olan, imana, İslama, Kur’ana hizmet etmek gibi. Dünyaya bir şeyler gösteriyorlar. Asıl mesele olan ebediyete hizmet. Türk insanı, özellikle Bediüzzaman’ın talebeleri. Buralarda Kuran hakikatlarını sergiliyorlar, iman hakikatlerıinin tevhidin güzelliğini, neşrediyorlar. Tevhidin hakikatını aleme ilan ettikleri gibi Hristiyanlara Hz. Peygamberin (a.s.m.) kemalatını gösteriyorlar.

Bediüzzaman’ın talebeleri , Hz. İsa’nın (a.s.) talebelerine, sevgilimiz Hz Muhammed’i (a.s.m.) sevdiriyor . Tevhidi gösteriyor ve diyor “dünyadaki hakim güç, dünyada insanlığı zülümata(karanlığa) atıyor, her yerde kan var. Gelin biz beraber Kuranın içindeki gerçek İsa (a.s.) ile beraber, adaleti ve saadeti dünyaya ilan edelim”.

İslama hücum eden İslam düşmanlarına bir Osmanlı tokadı aşkediyor ve onların yanlış fikirlerine kapılmış bazı ehli imanı ise uyandırıyorlar. “Ahir zamanda İsa (a.s.) gelecek ve Hz Peygambere tabi olacak” hadisinin  tezahürleri buralarda gözüküyor.

Bediüüzzamanın talebeleri hiç durmuyorlar. Hele o Filipinli Saidler. Öyle kahramanlar ki, durmuyorlar, durmak bilmiyorlar. Bediüzzaman’ın Türk ve Filipinli talebeleri, Filipin alemine kardeşlik neşrediyorlar. Kur’an ayetleri Kiliselerde okunuyor.

Her şeye rağmen Bediüzzaman’ın talebeleri Filipinler’de her yerde seviliyor ve kendilerini sevdiriyorlar. Sadece buralarda değil. Filipinli Müslümanların tüm camilerinde Bediüzzaman’ın talebeleri var. Onlar konuşuyor. İttihadı İslamı anlatıyorlar.

Müslümanların tekrar aziz olması gerektiğini öğretiyorlar. Kendilerine güveni azalmış, zelil kalmış, fakir kalmış, azınlıkta kalmış Filipinli kardeşlerini gayrete getirmeye azm etmişler.

Sonra girişte dünyanın tek İslam şehri diye yazan Marawi’ye geliyoruz. Burası Müslümanların hakim olduğu şehir. Orada Avrupadan Avustralyadan gelmiş Milli görüşteki kardeşlerimizden Enes ve arkadaşlarını, Bediüzzaman’ın talebeleri ile beraber İslam bölgesinde beraber hizmet etmenin süruru içinde görüyoruz. Bu bölgede Risale-i Nur Enstitüsü çok faal.

Kuran’ın bu asrın fehmine bir dersi, müslümanların ilacı, gıdası, Kuran hakikatlarının manzumesi olan Risale-i Nur, 64 üniversitede ders kitabı olmuş. Üniversitelerde bu hakikatlar konuşuluyor. Bu hakikatlar anlatılıyor. Üniversitelerde kürsüler kurulmuş. Risale-i Nur dersinin öğretim görevlileri var.

Görüyoruz kii ahir zamandaki iman hizmetini yapmanın yanında İttihad-ı İslam’ı sağlamaya en ehliyetli,,  kudretli ve  varis-i Nebevi ve Muhammedi, Risale-i Nur olacağı müjdesini gözlerimizle teyit ediyoruz.

Bunun yanında Bediüzzaman’ın talebeleri Kuranın güzelliğini, İslamın izzetini, kiliselerde ilan ediyorlar terennüm ediyorlar.

İslamı kabul etmiş, namaz kılan, Kuran okuyan yeni Müslüman olan bir çok Filipinlileri görünce insan gerçekten dünyada, son devirde “Hristiyanlık tasaffi edecek, tevhide ait yanlışlarını bırakacak ve müslümanlarla beraber dünyadaki hakim adaletsizlik ve zulme son verecek” hakikatının ne muazzam bir hakikat olduğunu müşahede ediyor ve dünya bunu bekliyor.

“Kuranın güzelliği, alemde son defa tam ve mahza şekilde güneş gibi doğacak” müjdesinin bir cilvesini burada görmüş olduk.  Kuran talebelerinin sadece ve sadece Allah’a (c.c.), Kurana Tevhide hizmet etmeleri, diğer alanlarda yapılan hizmet ile imana yapılan hizmet arasındaki farkın dünya ile ahiret kadar olduğunu hissediyoruz.

Özellikle meşhur Datu ile tanıştık, eskiden Paganmış, yıldıza, tabiata tapıyormuş. Bir kabile reisi. Yanlış anlamadıysam 16 hanımı 80 çocuğu varmış. Risale-i Nur ona imanı tattırmış ve kabilesi ile beraber İslam’a girmiş. Şimdi hanımlarını 4’e indirmiş. Fakat tüm kabileye bakıyor. Kabilenin büyük talebeleri İslam’ın hadimi olmuşlar. Küçüklerinin başlarında bile başörtüsü var.

İman bir güneş gibi. Kalbe girince kainat o kalpte nurlanıyor. Bir değil, bin güneş bin esma aydınlanıyor. Sonuçta koca bir ağaç gibi cennet meyvesini veriyor.

Oradaki hizmet kahramanlarına binler selam olsun.

Filipininleri ziyaret eden kardeşleriniz.