Arjantin’de İman Hakikatlerini Okuyanlar Artıyor

Selamün aleyküm, Kahraman Nur Talebesi Ağabeylerimiz!…

Arjantin’den Binler Selam ve Hürmetler… Elhamdülillah Arjantin’in başkenti olan Buenos Aires’teki hizmetler çok kısa bir zaman önce başlamasına rağmen Cenab-ı Hakkın yardımı ve sizlerin duasıyla hızla inkişaf ediyor.

Türkiye’den bir vakıf kardeşimiz daha geldi. Yani şimdi burada üç kişi olduk elhamdülillah… Dersanenin olması ve burada sahip çıkan, ilgilenen cemaatin bulunması; yeni gelen kardeşin de hiç yabancılık çekmeden hemen hizmetlere başlamasına vesile oldu.

Şu günlerde burada kitap fuarı var. Bu fuar Latin Amerikanın ve İspanyol dünyasının en büyük kitap fuarı… Bir çok farklı ülkeden katılım var. Bu kitap fuarı bir hafta daha devam edecek. Bizler de çarpıcı ve etkili vecizelerden müteşekkil İspanyolca bir broşür hazırladık. Şu an Elhamdülillah onları dağıtıyoruz. İlk önceleri baskıya dört bin adet gibi küçük sayılarda girdik. Sonra arkasından beş bin adet daha. Baktık ki; broşür yetmiyor daha çok ihtiyaç var. Biz de en son kırk bin adet broşür bastırdık elhamdülillah. Kitap fuarında günlük üç bine yakın broşür dağıtıyoruz. Şu ana kadar otuzbeş bine yakın broşür dağıtıldı Elhamdülillah. Broşür verdiklerimizden çok güzel intibalar alıyoruz. Gelip detaylı soranlar, tekrar isteyenler, broşürde mail adresimiz olduğu için sonradan mail atanlar…

Yaklaşık bir hafta daha devam edecek kitap fuarı. İnşaallah dua edin fuar bitimine kadar elli bin dağıtmayı düşünüyoruz. Cenab-ı Hak tesirini halketsin. Âmin. Aynı zamanda bu broşürlerden daha önce de dükkanlara, evlere,mağazalara, lise ve üniversite talebelerine, tıp öğrencilerine, doktorlara, öğretmenlere, şehir dışından gelenlere ve bir çok farklı ülkeden gelen kişilere (Uruguay,Peru,Venezuela, ABD, Çin, İsviçre, Rusya, Ukrayna,vb.) çok kitap ve broşür dağıttık elhamdülillah.

 

Mesela bir yaşlı teyzeye broşürlerden verdiğimizde birden heyecanlandı ve dedi ki: “Siz bunları okudunuz mu?” Biz de defalarca okuduğumuzu söylediğimizde şaşırdı. Üstadımızın:”İman hem nurdur, hem kuvvettir.” Vecizesini okuyunca çok etkilendi ve arkadaşlarına vermek üzere broşürlerden daha fazla istedi. Yani denilebilir ki; Risale-i Nur’lar Arjantin sokaklarında insanların ellerinde, mağazalarda, üniversite ve liselerde, dükkanlarda, evlerde, otobüslerde, metrolarda okundu ve okunuyor.

Sanki Arjantin yıllardır bu günleri bekliyor, sanki bu günlere hasret kalmış. Arjantin’de nurun bayramı var elhamdülillah… Nur Bayramı!..

Burada Brezilya ile de irtibatlıyız. Brezilya’nın malumunuz iki yüz milyon nüfusu var. Avrupa kadar yüzölçümü var neredeyse. Bizim de duyumlarımıza göre insanları İslamiyet için çok müsait. Orada iki kişi Portekizce tercümelere başladı. Biz de burada bilindiği üzere daha önceden İspanyolcalara başlamıştık. Rabbimize hamd ü senalar olsun. İnşaallah Cenab-ı Hak nasip etsin aynı vakitte iki tercümeyi de bitirelim. Aynı zamanda Brezilya’da bu tercümeyi yapanlar şiddetle bir an önce kendi ülkelerinde dershane açılmasını arzu ediyorlar, orada çok ihtiyacın var olduğunu ifade ediyorlar. İnşallah öyle bir niyet var Brezilya için. Ama bu hizmetleri sizlerin duasıyla yaparsak çok daha güzel olacak İnşaallah.

Hakikaten bazen acele etmek gerekiyor. Mesela, bizim için normal olan bir zamanda Türkiye’den çıktık buraya geldik. Ama Cenab-ı Hak zamanını öyle bir ayarlamış ki; bizim ihtiyarımız hiç hükmünde inanın. Bizim Arjantin’e geldiğimiz vakit okullar yeni açılmış, yaz tatili bitmiş. Devletin özel ücretsiz İngilizce ve İspanyolca kursları da okulların açılmasıyla birlikte başlıyormuş. Yani başka bir zaman gelsek, o kurslardan faydalanamayacağız.

Sonra bize sahip çıkan, burada hizmetlerin başlamasına vesile olan, aynı zamanda risaleleri tercüme etmeye başlayan aile, bir sene sonra bin kilometre uzaklıkta başka yere taşınmaya karar vermişler. O ailenin burada bulunması, evlerinde derslerin olması, arkadaşlarını davet etmeleri, hatta kitap fuarında dağıttığımız broşürlerin hazırlanmasında bile bize yardımcı olmaları, her işimize koşturmaları Cenab-ı Hakk’ın hususi bir inayet ve istihdamı olduğunu müşahede ettik.

İnşaallah dua edin Rabbim buralardaki insanların kalplerine iman nasip etsin. Çünkü o kadar ihtiyaç var ki; etrafa bakıyorsunuz onlarca, yüzlerce insan oluk oluk akıyor. Ama içinizden diyorsunuz: “Bu insanlar imanla tanışmazlarsa, ebedi cehenneme gidecekler.” Bunu düşündükçe hem çok üzülüyor hem de şevk ve gayret için yeniden tazeleniyorsunuz.

O yüzden sizlerden ve bütün ağabeylerimizden çok dua ve himmet bekliyoruz…

Ahmet Hasan-Arif-Abdullah

Arjantin-Buenos Aires

www.NurNet.org

1 Ay Müslümanca!

Blood Foundation(www.muslimforamonth.com) adlı sivil toplum kuruluşu bir ilke imza atarak İslamiyeti, müslüman olmayanlara sevdirmek adına harika bir hizmet yapıyor.

İnsanların 1 ay müslüman gibi yaşamaları için program düzenliyorlar. Program esnasında 5 vakit namaz kılınıyor, oruç tutuluyor, içki ve domuz etinden uzak duruluyor.

Belli sınırda kabul edilen başvurular ile grup oluşturuluyor ve bu grup ile dolu dolu 1 ay geçirilmesi planlanmış.  Ancak çalışma hayatlarından dolayı izin alma problemi olanlar için şimdilik 9 günlük programlar yapılıyor. İleride 1 aylık programların yapılması umuluyor.

Programa katılanlar arasında, Avustralyalı, Hollandalı, Taylantlı, Belçikalı, Amerikalı, İrlandalılar var.

Misafirler ilk önce Eyüp Caminin yanındaki bir konağa yerleştiriliyorlar. Öncelikle islamiyet ile ilgili kısa kısa bilgiler veriliyor. Erkeklere takke, hanımlara da başörtü hediye ediliyor. Burada misafirlere namaz kılmaları öğretiliyor. Program boyunca her gün İslamiyet ile ilgili konular, uzmanları tarafından öğretiliyor.

Organizasyon yöneticileri misafirleri sıkmamak için günde 1 defa namaz kılmayı programlarına koymuşlar. Fakat daha sonra misafirlerden birinin “namaz kılmak çok güzel bir şey, benim

hoşuma gitti, müslümanlar günde 5 defa namaz kılıyorlar, biz niye 1 defa kılıyoruz” gibi bir talepde bulununca, programa 5 vakit namazı da dahil ediyorlar.

Programda teheccüd namazı bile var! Gayri müslimler, kalkıp teheccüd namazını kılıyorlar. Ayrıca programda musiki saati koymuşlar. Musiki saati adı altında namaz tesbihatını yaptırıyorlar.

Ayrıca çeşitli yerlere geziler de oluyor. Edirne Selimiye Camisine gidiliyor, Konya Mevlana hazretlerinin türbesi ziyaret ediliyor.  Konya’da bir de ev ziyareti yapılıyor. Konya’da ehl-i hamiyet bir aile gönüllü olarak, misafirleri evinde ağırlıyor ve bol bol ikramlarda bulunuyor. Böylece turistler islamiyetdeki cömertliği ve müslümanlardaki misafirperverliği bizzat yaşayarak öğrenme fırsatı buluyorlar.

Meşru dairedeki eğlencelere örnek teşkil etmesi açısından, hanımlara kına gecesi, erkeklere de sıla gecesi düzenleniyor.

Program sonunda hayretler içerisinde kalan turistler, İslamiyetin ve müslümanca yaşamanın ne kadar güzel bir şey olduğunu itiraf ediyorlar. Birisi, “bundan sonra kimse bana İslamiyet aleyhinde konuşamaz” diyor, bir diğeri ise “ben, bu programda Allah ile konuşmayı öğrendim (Kuran-ı Kerim okumaları ile)” diyor.

Bu organizasyon İslamın doğru anlaşılması açısından çok önemli. Eğer biz doğru İslâmı ve İslâmiyete lâyık doğruluğu efalimizle izhar etsek diğer dinlerin tabileri de İslâma dahil olur.

Evet, ümitvar olunuz; şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sadâ, İslâmın sadâsı olacaktır!

www.NurNet.org

Akhisar’a Davetlisiniz

Akhisar’daki erkek ve kız Kur’an kursları ile Uşak’taki Dülgeroğlu Hilaliye Kız Kur’an Kursu’nda eğitimlerini tamamlayan 22’si kız 23’ü erkek 45 hafız merasime katılacak.

Merhum Şahin Yılmaz Hocaefendi, Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı olarak kurduğu Kur’an kurslarında, 1962’den bu yana 2 bin 500 civarında hafız yetiştirip, 10 binden fazla öğrencinin Kur’an-ı Kerim öğrenmesine vesile oldu. Pazar sabahı saat 08.50’de başlayacak töreni, İstanbul Üsküdar Bağlarbaşı Camii İmam-Hatibi Mustafa Efe sunacak. Dost ve Hilal TV ile Anadolu’daki bazı yerel kanallardan canlı yayınlanacak programa, öğrenci velilerinin yanı sıra Türkiye’nin her yerinden 10 bini aşkın davetlinin katılması bekleniyor. Merasime bu yıl Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez ile Güney Afrika’dan Dünya Kur’an Okuma Birincisi Abdurrahman Sadien de iştirak edecek.

Mardin Ulu Camii İmam-Hatibi Mehmet Emin Beliktay’ın Kur’an tilavetiyle başlayacak olan programda, Diyanet Rize Eğitim Merkezi Kıraat Bölümü Öğretmeni Fatih Çatmakaş, İstanbul Fatih Çorlulu Ali Paşa Camii İmam-Hatibi Fatih Kaya, Diyanet Manisa Eğitim Merkezi Müdürü Osman Egin, İstanbul Beykoz Riva Merkez Camii İmam-Hatibi Mehmet Bilir ile Diyanet Haseki Eğitim Merkezi Kıraat Bölümü Öğretmeni Ramazan Pakdil Kur’an-ı Kerim tilavet ederken, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Bölümü’nden Doç.Dr. İshak Özgel ve Akhisar Müftüsü Mikail Polat konuşma yapacak.

Program, Hilaliye Eğitim Vakfı Başkanı Abdullah Yılmaz’ın teşekkür konuşması ve duasıyla sona erecek. Merasimden bir gün önce (14 Mayıs Cumartesi) de mezunlar günü düzenlenecek ve 4 yıl önce vefat eden Şahin Yılmaz Hocaefendi’nin kabri ziyaret edilecek.

Bu arada, Hilaliye, 20 Haziran’da başlayacak yaz Kur’an kursları için şu anda ilköğretim 8. sınıfta eğitim gören öğrencilerin ön kaydını, 2 Mayıs’tan itibaren almaya başlayacak.

Kaynak: Akit ve Hilaliye

Yalnız Yerlerini Değiştirdiler; Yine Görüşeceksiniz

Günün Ayet-i Kerime meali…

Bismillahirrahmanirrahim

“Muhakkak ki Ben’im gerçek İlah. Benden başka yoktur ilah. O halde sen de yalnız Bana ibadet et. Beni anmak için namaz eda et.”

[Tâ Hâ Suresi 20,14]

……….

Günün Hadis-i Şerif’i…

Bismillahirrahmanirrahim

Hz. Ebubekir (Radiyallahu Anh) Cenab-ı Hakk’a hamd ve senadan sonra buyurdu ki:

“Ey insanlar! Sizler şu ayeti okuyor ve fakat yanlış anlıyorsunuz”:

“Ey iman edenler, siz kendinize bakın. Doğru yolda iseniz sapıtan kimse size zarar veremez”(Maide 105).

Biz Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Vessellem)’in:

“İnsanlar, zalimi görüp elinden tutmazlarsa, ALLAH’ın, hepsine ulaşacak umumi bir bela göndermesi yakındır” dediğini işittik.

Keza ben, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi Vessellem)’in:

“İçlerinde kötülükler işlenen bir cemiyet, bu kötülükleri bertaraf edecek güçte olduğu halde, seyirci kalır, müdahale etmezse, ALLAH’ın hepsini saran umumi bir bela göndermesi yakındır” dediğini işittim.

(Ebu Davud, Melahim 17)

.…….

Risale-i Nur’dan;

Ahbabın gittikleri âlem karanlıklı değil. Yalnız yerlerini değiştirdiler; yine görüşeceksiniz…

(6. Lem’a’dan)

…….

Cevşen’den ;


47.
Ey nurun nuru,
Ey nuru nurlandıran,
Ey nuru yaratan,
Ey nuru yöneten,
Ey nuru takdir edip ölçülendiren,
Ey her nurun nuru,
Ey her nurdan önce nur olan,
Ey her nurdan sonra nur olan,
Ey her nurun üstünde olan Nur,
Ey hiç bir nurun kendisi gibi olmadığı Nur
Münezzehsin sen,
Ey kendisinden başka bir ilah olmayan…
Kurtar bizi ateşten ey Rabb’im!

www.NurNet.Org

İnanmak Neleri Değiştirir?

Allah’a inanan insan, her şeyin dizgininin Onun elinde, her şeyin hazinesinin Onun yanında olduğunu, her şeyin Onun emri ve izniyle halledileceğini bilir. Sadece Ona güvenir, Ona bağlanır, Ondan yardım bekler. Hiçbir varlıktan da korkmaz, hiçbir şeye boyun eğmez, minnet etmez. Böylelikle iman, maddeye kul ve köle olmaktan kurtarır. İnsana gerçek şahsiyet kazandırır.

İçinde yaşadığımız asır, sunduğu maddî-manevî bütün imkânlarıyla insanlığa mutluluk vaat etmektedir. Ancak mutluluk arayışına bir cevap olarak sunulan şeylere ve elindeki tüm imkânlara rağmen çağımız insanının mutlu olduğu, maddenin onu mesut ve bahtiyar ettiği de söylenemez. Bunun en önemli göstergesi, ruhsal bunalımların ve intihar vakalarının yoğun biçimde yaşanmasıdır. Hatta ilginçtir ki bu gerçekle, gelişmiş olarak nitelenen, maddi refah seviyesi yüksek ülkelerde daha çok karşılaşılmaktadır.

İnsan hayatının düzenli biçimde akışını tehdit eden birtakım unsurlar vardır. Bunlar ya insanın kendinden/iç dünyasından ya da başkasından/dış dünyadan kaynaklanır. İnsanın ruhsal ve bedensel sağlığının bozulması, arzularını tatmin edememenin verdiği çöküntü, sapkın inanç ve ideallerinin etkisine açık olma, bunalımın iç dünyadan kaynaklanan sebeplerdendir.

Allah’a iman etmek, O’na bağlanmak ve güvenmek, Ondan sakınıp çekinmek, insan hayatını olumlu yönde etkileyen en güçlü dinamiktir. Buna ilaveten dünyada yaptıklarının melekler tarafından kaydedilip ahirette bütün gizli yönleriyle ortaya konacağına ve iyi ya da kötü, bunların karşılıklarını göreceğine inanma, öncelikle istenmeyen durumlara düşmeyi ve kötülükleri önlemede en önemli destek noktasıdır.

İman insanda yaşama sevgisi, hayata bağlanma duygusu meydana getirir. İman eden insan, hayata ve varlığa hoş bakar, hayatın Allah’ın bir lûtfu olduğuna inanır, dahası sosyal ve tabiî çevresini Allah’ın sanat eserleri ve kendini de onları bütünleyen bir parça gibi görür. Dolayısıyla vazifesi bitinceye kadar hayatına devam etmeyi bir görev sayar ve hayatta kalmanın mücadelesini verir.

Müslüman toplumda hayatı düzenleyen en önemli manevî temellerden biri yine imandır. Allah’ın emir ve yasakları, iman eden insanda makes bulur.

Allah’a îman eden kimse ise, yalnızlıktan kurtulur; her an Onun sonsuz rahmeti, ilmi, hikmeti, koruması ve gözetimi altında olduğunu bilir. Her an Ona sığınır, Ondan yardım bekler, kolaylık görür. Hareketlerini kontrol altında tutar, daima iyiye, doğruya, mükemmele yönelir; kötülüklerden uzaklaşır.

Allah’a inanan insan, her şeyin dizgininin Onun elinde, her şeyin hazinesinin Onun yanında olduğunu, her şeyin Onun emri ve izniyle halledileceğini bilir. Sadece Ona güvenir, Ona bağlanır, Ondan yardım bekler. Hiçbir varlıktan da korkmaz, hiçbir şeye boyun eğmez, minnet etmez. Böylelikle iman, maddeye kul ve köle olmaktan kurtarır. İnsana gerçek şahsiyet kazandırır.

İnsan, âciz ve zayıf bir varlıktır, ihtiyaçları sonsuzdur. Sonsuza dek yaşamak ister. Bu ihtiyaçlarını karşılayacak, arzularını yerine getirecek sonsuz bir kuvvet, kudret, ikram sahibi birine mutlaka iman etmesi gerekir. Aksi halde sıkıntılardan ve taşkınlıklardan kurtulamaz.

Allah’a inanan kimse onun bütün sıfatlarına da inanmış demektir. Onun her sıfatının hayatımıza bakan yönleri vardır. Bu nedenle Allah’ın her sıfatına ve her ismine inanmak, mümine ayrı bir saadet ve huzur verecektir.

Örneğin Beka sıfatına inanan bir kimse, kendisinin de Onun beka vermesiyle, baki ve ebedi olacağını düşünür, ölümden korkmaz ve yok olma endişesi taşımaz.

Zulme uğrayan bir kimse Allah’ın Adil ismine yapışır ve kendine yapılan zulmün karşılığını alacağını, zalimin de cezasını çekeceğini bilir.

Bunun gibi hayatımızın her safhasında Allah’ın sıfatlarının ve ismlerinin tesirini görmek mümkündür.

Nitekim, Allah`a inanan ve O`na sevgiyle bağlanan insanın mânevî ufku kâinat kadar geniş, huzûru ve neş`esi Cennet bahçesi gibi daima taze ve ölümsüzür. Gözlerinde îman nuru parlar, sözlerinde hakikat, sevgi ve neş`e çağlar. İş ve hareketlerinde ahlâk, vekar ve isabet göze çarpar. O, insanları hilkat itibariyle kardeşi bilir, onlara lütuf ve merhamet gözüyle bakar. Şefkatlidir, insanların dertlerine bir karşılık beklemeden koşar. Boynu büküklerin gönlünü alır, yetimleri bağrına basar. Kâinatla ve içindeki varlıklarla ünsiyet içindedir. Tanış gibidir. Hiçbir hâdise, onu korkutmaz, gözünü yıldırmaz. Kalbindeki îman kuvveti ile kâinata bile meydan okuyabilir. Allah`ın kendisine bahşettiği nimetlerden O`nun iradesine uygun şekilde faydalanır ve tadar.

Ölümden korkmaz. Zira, ölümü bir hiçlik ve yokluk kuyusu değil, hakikî hayatın ve ebedî saadetin başlangıç kapısı kabûl eder. Dünyada kendini misafir bilir. Misafirhane sahibi olan Allah`ın rızâsı ve izni dairesinde yer, içer ve rahatla yaşar. Misafirlik müddeti bitince de bu misafirhaneden huzurla ayrılıp ebedî mekânına gider. Allah`a inanan ve sevgiyle bağlanan kimse, inançsızlığın verdiği korkunç ızdırap ve elemlerden kurtulur.

Allah`a inanan kimsenin, kendine de, başkalarına da hiçbir zararı dokunmaz. Kanunun olmadığı yerlerde bile Allah`ın onu her an gördüğü inancı, işlediği kötülüklerin cezasız kalmayacağı korkusu, onu kötülüklerden alıkor. Değil kötülük, bil`akis elinden geldiğince herkese iyilik yapmaya, faydalı olmaya çalışır. Ruhunu iyi düşüncelerle doldurur, yüksek ahlâka erer, içinden kötü hisleri kovar. Allah`a inanmak ve O`na bağlanmak, insanı aynı zamanda gerçek hürriyetine kavuşturur. Zira her şey`in Allah tarafından yaratıldığını bilen insan, yaratıklara değil, yaratana kul olur. Mahlûkattan değil, Hâlıkdan korkar. Yalnız Allah`a güvenir, dayanır, O`ndan ister, O`na sığınır. Kula kul olmaz. Kimseye el açıp dilencilik ve dalkavukluk yapmaz.

Allah’a inanan bir insan aynı zamanda, hayatın bir imtihan, karşılaştığı sıkıntıların da bu imtihanın bir parçası olduğuna inanır ve bu noktada sıkıntılara göğüs germeyi, acı veren durumlara karşı sabretmeyi, hayatın zorluklarına karşı mücadele etmeyi temel karakteri haline getirir. Zira bunlar, Allah’a tam olarak inanmanın ve güvenmenin en önemli alametidir.

Ayrıca iman insana çok yüksek bir kanaat duygusu verir ve onun, dünya metaı ile mesafeli bir ilişki kurmasını sağlar. İmanın insanda kanaat etme duygusunu geliştirmesi, onun azla yetinmesine, ihtiyaçlarını üst seviyede olmasa bile asgari seviyede karşılamayla iktifa etmeye motive eder. Böylece kişiyi bunalıma itecek durumlara düşmekten kurtarır.

Allah’ı tanıyıp seversek, mutlu ve huzurlu oluruz. Bu da Allah’ın bizi sevmesine neden olur. Böylece içimiz rahatlar, huzur duyarız. Yüce Allah Kur’an’da Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Rad, 13/28) buyurmaktadır.Allah’a olan sevgimizden dolayı insanları ve onun yarattığı bütün varlıkları severiz. İnsanlar da bizi sever ve sayarlar.

İçimizi dolduran Allah sevgisi, bizi daima güzel işler yapmaya yöneltir. Allah’a inanan kişi kendisini sürekli görüp gözeten bir yüce yaratıcının bulunduğunu düşünür. Yaptıklarından sorumlu olacağını ve bir gün hesap vereceğini düşünür. Bu düşünce onu kötü şeylerden uzaklaştırır. Kimsenin gönlünü kırmaz. Herkese sevgiyle yaklaşır. Kendisi için istediğini başkaları için de ister. İyiliksever, dürüst, hoşgörülü, merhametli olur. Sorumlulukların bilir, ona göre davranır. Böyle duygu ve düşüncelere sahip olan insanları herkes sever. Bu sevgi onlara huzur ve mutluluk verir.

İnsan hayatında mutlu, neşeli, sevinçli anlar olduğu gibi, huzursuz anları da vardır. İnsana bu mutluluğu Allah verdiği gibi, onu sıkıntıdan, üzüntüden kurtaracak yine Allah’tır. Allah’a inanan kimse başına bir sıkıntı geldiğinde, bunlardan kendisini kurtaracak olanın Allah olduğunu bilir ve huzurlu olur. Kendini yalnız hissetmez. Hep güven duygusu içinde yaşar. Allah Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: Allah’a gönülden bağlanıp, ona karşı gelmekten sakınan kimseye, Yüce Allah sıkıntıdan çekip kurtaracağı bir yol gösterir. Ve onu hiç beklemediği yerden rızık ihsan eder. Çünkü kim Allah’a güvenip ona gönülden bağlanırsa Yüce Allah ona yeterlidir.(Talak, 65/2-3)

İman aynı zamanda insandaki yalnızlık duygusunu gideren bir hususiyete de sahiptir. İman vasıtasıyla Allah’ı dost edinen insan, sıkıntılı durumlarında Ona sığınarak yardımına müracaat eder. Zaten ihtiyacı olduğunda insana yardım edecek yegâne kudret sahibi, bütün varlığa hükmü geçen, biricik sığınılacak yer, Onun dergâhı değil midir? İşte imanın yalnızlık duygusunu gidermesi, onu bunalım ve intihara karşı koruyan bir unsurdur.

Salih amel ve ibadetler imanın kalbte yerleşmesiyle başlayan bir hareket, imanın bir meyvesidir, ancak kalpte imanı besleyen de bunlardır. İyilik yapmak, ibadet etmek insana huzur verir, iç dünyasındaki sıkıntıları yok eder, bunalıma düşmesini engeller. Ayrıca salih ameller insanı kötülük yapmaktan, hatta kötü işlerin içine düşmekten korur. Nitekim Allah (c.c.) Şüphesiz ki namaz fuhşiyat ve münkerattan alıkor. (Ankebut, 29/45) buyurmuştur.

Dolayısıyla salih ameller insan üzerinde, bir taraftan imanı kuvvetlendirirken, diğer taraftan kişiye huzur bahşedip, kötülüklerin içine düşmesini engelleyerek çift yönlü bir etki meydana getirirler.

Doktor Şifa / Zafer Dergisi

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version