Etiket arşivi: Diyanet İşleri Başkanı

Said Nursi’nin Sözleri Duvara Asılmalı

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez, Risale Akademi ve AKAV tarafından 4 Şubat 2012 tarihinde düzenlenen “Hutbe-i Şamiye Ekseninde İslam Birliği ve Küresel Barış” konferansına katılarak bir konuşma yaptı.

Görmez, Bediüzzaman Said Nursi’nin Hutbe-i Şamiye eseriyle hocası aracılığıyla tanıştığını, aradan 100 yıl geçmesine rağmen hala güncelliğini koruduğunu söyledi. Görmez, bazı cümlelein hattatlar tarafından yazılarak duvarlara asılması temennisinde de bulundu.

İşte o video:

Kaynak: Risale Haber

II. Afrika Müslüman Dini Liderler Zirvesi Yapıldı

II. Afrika Müslüman Dini Liderler Zirvesinin İstanbul ayağı 21-22-23 Kasım 2011 tarihlerinde İstanbul Conrad Hotel’de yapıldı. Zirveye; Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı ve 46 Ülkeden 125 Dini Lider iştirak etti.

Ruba vakfı olarak zirveye, bir sivil toplum kuruluşu iştiraki manasında Şemsettin Türkan abinin de içinde olduğu bir grupla iştirak ettik. Toplantı hizmet açısından son derece önemliydi zira yaklaşık 30 Afrika ülkesinin dini önderlerinin iştirak ettiği bir toplantıydı bu.

Günlerimiz ve gecelerimiz toplantıya gelenlerle irtibat halinde olarak, onlara Risale-i Nurları ve Bediüzzaman Said Nursi’yi anlatarak geçti. Bir kısmı Risale-i Nurları bilirken bir kısmı da bilmiyordu. Haiti Müslüman Cemiyetini temsilen gelen dini lidere Fransızca meyve risalesini verdik. Bir müddet inceledi. Nasıl bulduğunu sorduğumuzda eserin dilinin son derece etkileyici olduğunu ve daha önce hiçbir eserde rastlamadığı bir üsluba haiz olduğunu belirtti.

Yine Somali Devletini temsilen gelen gruptan bir Somalili dini lidere arapça Hutbe-i Şamiyeyi verdik. İnceleyip size fikir bildireyim dedi. Ertesi gün rastladığımızda, eserden son derece etkilendiğini, elimizde başka eser varsa memnuniyetle alabileceğini belirtti. Diyanet İşleri Başkanlığını temsilen toplantıya katılan bir İlçe müftüsü hocamız yanımıza gelerek; Cibuti Dini Liderinin kendisine, Bediüzzaman Said Nursiyi çok sevdiğini, onu daha iyi tanımak için kendisine materyal verip veremeyeceğini sorduğunu söyleyerek bizden bu hususta yardım talep etti. Biz de kendisine İngilizce Risale-i Nurları verdik. Teşekkür ederek yanımızdan ayrıldı.

Yukarda da anlattığımız gibi ülkelerinde, bizdeki Diyanet İşleri Başkanlığı seviyesinde makamları olan birçok insanla dialoglarımız oldu. Çoğu Risale-i Nurlara teveccüh ettiler. İlk defa bu eserleri okuyan insanların bu sözleri bizleri son derece memnun etti ve geleceğe yönelik umutlarımız ziyadeleşti.

Kitap dağıtımında yaşadığımız bir tevafuk da bizlerin gayretlerini ziyadeleştirdi. Şöyle ki; aldığımız kitapları zirvenin son günü, davetlilerin odalarına bırakmak için odaları dolaşmaya başlamıştık. Her odaya İngilizce, Fransızca ve Arapça risale-i nurları veriyorduk. Bir de ne görelim;  kitaplar son odadan ayrılırken bitmişti!

Geleceğe dönük hizmetlerimizde, katılmış olduğumuz bu toplantı bizlere bir bakış açısı kazandırdı kanaatindeyiz. Eğer bizler gerekli gayretleri gösterirsek, İnşallah gelecekte hizmet manasında çok daha sevindirici neticeler hasıl olacak ve Bediüzzaman’ın; ‘bir gün bu eserleri tüm Dünya okuyacak’ müjdesi tahakkuk edecektir.

Ruba Vakfı Yurtdışı Hizmet Ekibi (www.rubavakfi.org)

www.NurNet.org

Camiler Çiçek Açıyor (video)

Camiler ve Din Görevlileri Haftası dolayısıyla Kocatepe Camii avlusunda gerçekleştirilen tören çocukların şölenine dönüştü. Yüzlerce çocuğun katıldığı programda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Çocuk için ibadet edilen mekân soğuk, sönük, donuk ve ürkütücü olmamalıdır” dedi.

Çocuklar için hazırlanan siteyi ziyaret edebilirsiniz http://www.camiyiseviyorum.com

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan video:

Diyanet İşleri Başkanımızı ve Başkanlığımızı Tebrik

Telefonla sordular:

“Hocam, bazı profesörler, imsak ve sabah namazının vaktini tartışmaya açtılar. Erken imsak yaptırılıyormuş, sabah namazı vaktinden önce kılınıyormuş, teravih namazı yokmuş, Peygamberimiz böyle bir namaz kılmamışmış. Siz ne dersiniz? Bunlara bir cevabınız olmayacak mı?”

Hayır, bunlara cevap vermesi gereken bir kurumumuz var: Diyanet İşleri Başkanlığı. Zaten başkanlığımız da bünyesindeki “Din İşleri Yüksek Kurulu” ile bunlara gereken aklî ve muknî cevabı verdi. Allah’a hamdolsun. Diyanet İşleri Başkanlığımız, sadece bu konuda değil, İslâmî geleneğe aykırı ne kadar çıkışlar, sapmalar ve taarruzlar olduysa hepsini püskürttü. Gerek başörtüsü konusunda, gerek Türkçe İbadet meselesinde dik durmasını bildi. “Başörtüsü Allah’ın emridir, Türkçe Ezan, Türkçe İbadet olmaz” dedi. Günü kurtarmak isteyenler gibi despotizmanın yanında değil, Hakk’ın tarafında ve haklının yanında yerini aldı. Gerek Diyanet İşleri Başkanlığımızı ve gerekse bünyesindeki bu yüksek kurulu can u gönülden tebrik ediyoruz.

Yeni yeni hamleleriyle, kurumu canlandıran, açtığı şefkatli kucağıyla muhtaçların imdadına koşan, engin görüşü ve müsamahalı tavrıyla vahdet ve ittihada güç veren, geleneğe bağlı modern bir yapı inşa etmeye çalışan, mihrab, kürsü ve minberdeki eksiklikleri ikmale gayret eden sayın Diyanet İşleri Başkanımıza, Din İşleri Yüksek Kurulu’na, kurumun ve kurulun bütün üyelerine müftülüklerimize ve müntesiplerine takdir ve teşekkürlerimizi arz ediyoruz.

Ben zaman kaybedip de bu meselelerin yani imsak ve teravih konularının izahına girmeyeceğim. Çünkü bu meseleler, yıllar, asırlar önce incelenmiş, tartışmaya mahal bırakmayacak bir şekilde ortaya konulmuştur. Bu meseleler, Diyanet İşleri Başkanlığımızın meseleleridir. Onlar da zaten bu işin takipçisidir.

Bu hususta bir yanlış görenler, iyi niyetli iseler, bu meseleleri televizyonlara taşımadan, akılları ve mideleri bulandırmadan, DİB’e müracaat edip, delilleriyle birlikte kuruma yardımcı olabilirler.

Namazı kıldıran imam namazda sehiv secdesini gerektirecek bir yanlış yapsa, bayram namazı gibi çoğunluğun iştirak ettiği bir namazda imama sehiv secdesi yapmama ruhsatı ve yetkisi verilmiştir. Tâ ki bütün bütün karışıklığa meydan verilmesin. Halkın namazı hepten butlan olmasın. Bu hikmeti, bazıları neden dikkate almaz da, her doğruyu (!) her yerde söylemek gibi bir yanlışa düşerler? Kaldı ki her doğru bildikleri de doğru değildir.

Yoksa bunlar, vaktin yanlışına dikkat çekmekten çok, kendilerine mi dikkat çekmek istemektedirler?

Öncelikle kapalı mahfillerde, erbabınca tartışılması gereken bazı meselelerin televizyonlara taşınması yarardan çok zarar getirdiği kanaatindeyim.

MÜNKER VARKEN MARUF TARTIŞILMAZ

Çünkü münker varken maruf tartışılmaz. Eve giren eli silahlı anarşist, etkisiz hale getirilmeden evde yemek için sofraya oturulmaz. Sel geldiğinde, tamir için evden delikler açılmaz. Duvarları çatlamış, yıkılmaya yüz tutmuş veya içi çöple dolu bir evi boyamaya çalışmak, gözleri boyamak ve cinayete sebep olmak anlamına gelir. Önce tahliye, sonra tahliye olacak. Yani önce evi sağlamlaştıracaksınız, kirlerden ve çöplerden arındıracaksınız. Sonra boyasını ve badanasını vurarak süsleyeceksiniz.

Bazıları, “teravih namazı yoktur” diyerek neyi hallettiler? Namaz aşkını mı artırdılar, yoksa namaz aşkını mı bitirdiler? Marufu tartışıyorsunuz da neden münkeri görmezlikten geliyorsunuz? Namaz kılmayanlar neden sizin derdiniz değil? Çıplaklığın, müstehcenliğin imanları yaktığı, insanların hem dünya, hem de ahiret hayatlarını yıktığı neden sizin tüylerinizi ürpertmiyor?

Bir zamanlar, bir vatandaş, sokakta önüme çıktı, “hocam falan profesör, namaz üç vakitte de kılınır, dedi. Ne dersiniz?” diye sordu.

Hayır, dedim, siz yanlış anlamışsınızdır. Vatandaş ısrar edince, ben de hayretle şöyle demiştim. Allah ona ve hepimize doğru yolu göstersin, hidayet nasip eylesin. Biz namazla ilgili üç kitap yazdık. “Niçin Namaz, Nasıl Namaz ve Namaza Nasıl Başlanır?” diye. Biz hayatımız boyunca ve yazdığımız kitaplarla, nasıl etsem de namaz kılmayanları namaza başlatsam, diye kafa yorarken, demek bazı kimseler de, beş vakit namaz kılanları nasıl etsem de namazdan soğutsam veya beş vakti üçe düşürerek bu işi sulandırsam, diye düşünüyorlar. Allah hepimize istikamet nasip eylesin.

Beş vakit namazın üç vakitte kılındığı yerler ve zamanlar vardır. Ama bu yerler ve zamanlar bellidir, sınırlıdır ve şartlara bağlıdır. (Gelecek yazımızda da inşallah bu meseleyi izah etmeye çalışalım.)

Vehbi Karakaş / Risale Haber