Etiket arşivi: Mehmet Fırıncı

Macaristan ve Risale-i Nur (Sözler ve Mektubat’ı artık Macarca okuyabilirsiniz!)

Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1526 Mohaç Meydan savaşını müteakip islamiyetle tanışan Macaristan Risale-i Nur hakikatleri ile buluşuyor.

Uzun ve ve titiz bir çalışma neticesinde Sözler ve Mektubat risalelerinin tamamı tercüme edildi.

Sarayevo ve Varşovada faliyet gösteren Reyhan Yayınevi tarafından Macar lisanına kazandırılan bu iman ve Kur’an hakikatlari başta Macaristan’da olmak uzere dünyada tüm macarca lisanını konuşanların istifadelerine sunuluyor.

Bu degerli eserin tercüme çalışmalarında başından beri maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen Sungur Abi, Fırıncı Abi ve İstanbul İlim ve Kültür Vakfı mensuplarına ayrıca teşekkürlerimizi bildiririz.

Reyhan Yayınevi

Çelik: Keşke Bediuzzaman dinlenseydi

Mardin Artuklu Üniversitesi, Risale Akademi ve Akademik Araştırma Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği ”Münazarat Sempozyumu: Milliyet Fikri ve Kürt Meselesi” konulu sempozyum, Artuklu Üniversitesi Konferans Salonu’nda Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.

Sempozyumda konuşan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, hukuk devletinin, kendi geçmişiyle hesaplaşmasını bilen devlet olduğunu söyledi.

DEVLET MİLLETLE BARIŞMAK ZORUNDADIR

Geçmişte yapılan hataları bugün sürdürmek zorunda olmadıklarını kaydeden Çelik, ”Birçok mümin nezih ortamlarda oturup çay kahve içerek Risale-i Nur sohbeti yaptığı için ‘bunlar irtica hareketidir ayin yapıyorlar’ diye yıllarca cezaevlerinde insanlar süründürüldüler. Bu memleket bu acıları yaşadı. Bu kötü hatıraları artık silmek zorundayız. Devlet milletle barışmak zorundadır” dedi.

Mardin Artuklu Üniversitesi’nde düzenlenen sempozyumun çok anlamlı olduğunu belirten Çelik, şöyle konuştu:

Bakanlığım esnasında benimle görüşen birçok rektör giderken, özellikle kısık bir sesle şunu söylemiştir; ‘Sayın bakanım, YÖK’ün bu görüşmeden haberi olmasın’ demiştir. Rektörü özgür olmayan bir üniversitenin özgür olması söz konusu olabilir mi? Bu ülkede üniversitelerde Bediüzzaman Said Nursi’den, İmam Gazali’den alıntı yapıyorsun diye insanlar üniversiteden atıldılar. Böyle bir üniversitede araştırma, ilim irfan olabilir mi? Ama şükürler olsun ki bu kabus geride kalmıştır. Bugün burada düzenlenmiş olan çok anlamlı sempozyum, aslında devletle milletin barışmasıdır. Devlet milletle barışmıştır.

TÜRKLER VE KÜRTLER BİRLİKTE YAŞAMAYA ADETA MAHKUM

Türkler ve Kürtler asırlar boyunca kader birliği yapmış olan, iç içe geçmiş olan, birlikte yaşamaya mecbur değil, adeta mahkum olan insanlardır” diyen Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Eğer asrın başında Bediüzzaman dinlenseydi, bugün boğuştuğumuz birçok dertle muzdarip olmayacaktık. O reçeteleri ortaya koymuştu. Eğer bugün PKK’nın bütün gayretlerine rağmen, bölücü unsurların bütün çabalarına rağmen bu kadar kan, gözyaşı ve şehit olmasına rağmen, eğer bugün Türkiye’de bir Türk-Kürt kavgası yoksa, Türklerin ve Kürtlerin aynı ruh ve mana iklimini paylaşmasından, aynı Allah’a inanıp aynı kıbleye dönmesinden, aynı peygamberin ümmeti olmasından kaynaklanmaktadır. Bunu bilen Kürt ve Türk ırkçılar, bu manevi çimentoyu yok etmeye çalışıyorlar. Bir taraftan Kürtçüler, Kürtlere, ‘İslam dini ümmet anlayışıyla sizi sömürge haline getirmiştir. Kürtlerin esas dini Zerdüştlüktür‘ diyorlar. Bunu bölücü hareketin en ileri gelenleri söylüyor. Diğer taraftan yine dinden tamamen mahrum olan Türkçülük iddiasında olan bir grup da, ‘Türklerin esas dininin Şamanizm olduğunu, Türk’e adeta İslam iksiri içtirilerek tarih boyunca pasifleştirildiğini‘ söylüyorlar. Bugün hala bütün tahriklere rağmen biz yine Türk-Kürt kardeşliğini muhafaza ediyorsak, aynı camide saf tutup namız kılıp aynı üniversitede beraber çalışıp ve sosyal hayatta, ticarette birlikteliğimizi sürdürüyorsak, bütün gayretlere rağmen kardeşliğimiz devam ediyorsa işte bu manevi bağın devam etmesinden dolayıdır. Bediüzzaman Said Nursi hazretleri bütün ömrü boyunca buna hizmet etmeye çalışmıştır.”

YOK SAYAN ZİHNİYET

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, yıllar yılı yanlış uygulamalar ve politikalar nedeniyle bugünlere gelindiğini de ifade ederek, ”Kürt yoktur, Kürtçe yoktur noktasından, 24 saat devletin televizyonu Kürtçe yayın yapıyor, Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü var, devlet tiyatrosunda Kürtçe eserler sahneye konuluyor ve Kültür Bakanlığı ünlü Kürt edebiyatçılarının eserlerini yayınlıyor. Annelerin gidip cezaevinde kendi çocuklarıyla ana dilinde konuşmasının önündeki yasaklar kalkmıştır. Yani o yok sayan, inkar eden zihniyet bertaraf edilmiştir, bir tarafa itilmiştir. Bu birileri inanıyor olsun diye yapılmamıştır, bu böyle olması gerektiği için yapılmıştır. İnsan olmak, Müslüman olmak bunu gerektirdiği için yapılmıştır. Onun için diyoruz ki Bediüzzaman dinlenseydi bunlar olmazdı” diye konuştu.

TÜRKÇE, KÜRTÇE, ARAPÇA HOŞ GELDİNİZ

Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay ise konuşmasına Türkçe, Kürtçe ve Arapça, ”Hoş geldiniz” diyerek başladı. Omay, Bediüzzaman Said Nursi’nin Kur’an-ı Kerim’i tefsir eden Risale-i Nur Külliyatı gibi muazzam ve mücessem bir hayat kitabını eser olarak bıraktığını anlatarak, ”İşte bu külliyatın içinde, engin basiretinin bir tezahürü olan Münazarat adlı eseri, bizim can yakıcı meselelerimizden biri olan Kürt meselesi ve tefrikaya sebep bir nispete varabilen milliyetçilik fikirleri üzerine düşünmemizi sağlayacak niteliktedir” dedi.

Sempozyumun üniversite açısından öneminin büyük olduğunu kaydeden Omay, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Türkiye’de bir üniversite, Bediüzzaman ve eserleri merkezinde sosyal bir sorunu ele alan böyle bir sempozyumu ilk kez düzenliyor. Üniversitemiz, aynı zamanda Kürtçe, Arapça, Süryanice ile coğrafyamızın diğer dillerini geliştirmek için adım atan bir akademik kurumdur. Son asırda yapılan siyasi ve sosyal hatalar yüzünden kendini dışlanmış hisseden kesimler, üniversitemizin akademik alanda attığı bu önemli adımları ilgiyle ve büyük bir zevkle izliyor. Biz, ülkemizin son 10 yılda demokrasi ve hürriyetler yönüyle kat ettiği mesafeden güç alarak, halkın itimat ve hürmet ettiği Bediüzzaman gibi mümtaz şahsiyetlerin fikirlerinin akademik camianın gündemine aktarılmasının öteden beri sorunlu bir alan olarak görülen din, devlet ve halk ilişkilerinde normalleşmenin sağlanmasına katkı sağlayacağına inanıyorum.”

Konuşmanın ardından Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Mehmet Fırıncı, Rektör Omay’a Risale-i Nur hediye etti.

Sempozyumda konuşan eski Çevre Bakanı Rıza Akçalı da Mardin’de tarihi bir gün yaşandığını belirterek, Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur’unun bütün insanlık için birlikte yaşama projesi olduğunu söyledi.

Risale Akademi Sempozyum Düzenleme Kurulu Üyesi Dr. İsmail Benek de Kürt meselesinin 100 yıllık bir yara olduğunu ifade ederek, ”Münazarat doğru okunsaydı, Kürt meselesi olmayacaktı” dedi.

Akademik Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Gürbüz Aksoy ise Kürt meselesinin bölgenin en yakıcı problemi olduğunu ve bunun söndürülmesi gerektiğini ifade etti.

Herkesin elini taşın altına sokması gerektiğini kaydeden Aksoy, sadece travmaya maruz kalanların değil, herkesin bu acıyı duyması gerektiğini vurguladı. Aksoy, 33’ü yurt içi, 5’i yurt dışından olmak üzere 38 üniversiteden 91 akademisyenin sempozyuma destek verdiğini sözlerine ekledi.

Gazikent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özdemir ise bölgenin birçok sorunu olduğunu ifade ederek, ”Nasıl ki Berfo ninenin çığlığı hepimizin vicdanını rahatsız ediyorsa 12 Eylül’e sebep olanlardan hesap soruyorsak, 27 Mayıs’tan da soralım, 31 Mart’a kadar bu millete acı çektirmiş herkesle hesaplaşalım. Urfa’daki mezarın hesabını da soralım. Ama bunu sorarken bazılarının yaptığı gibi yıkarak yakarak değil, tarihi anlayarak, anarken anlamaya çalışarak yapalım” diye konuştu.

Açılış konuşmalarının ardından Doç. Dr. Ahmet Yıldız, ”1910’dan bugüne, ‘Birlikte düşünmeye‘ davet ya da Bediüzzaman Said Nursi’nin Münazaratı” konulu sunumunu yaptı.

Sempozyum 3 gün sürecek

Kaynak: ensonhaber.com

Boğaziçili Talebelerden Bediüzzaman Konferansı

Dün (27 Mart) Boğaziçi Üniversitesinde okuyan kardeşlerin daveti üzerine -Ruba VAKFI olarak- düzenlemiş oldukları konferansa daha önce hazırlanan İngilizce broşürlerimizi alıp gittik.

Konferansı diğer yapılan konferanslardan ayıran özellik ise 2-3 tane talebe kardeşimizin düzenlemiş olmasaydı. Kısacası bu konferans bir “Boğaziçi Üniversitesi talebelerinin düzenlediği Bediüzzaman konferansıydı”.

Konferanstan iki hafta önce kardeşler oturup, kendi aralarında “İstanbul’da bir sürü etkinlik olacak, acaba hangilerine katılsak, tamda vizeler haftasına geliyor ama bir şekilde istifadede etmemiz lazım” diye kendi aralarında konuşurken, bir kardeş şakayla “Ya biz neden kendi konferansımızı düzenlemiyoruz ki!” der ama bu espiri mahiyetindeki söz bir anda hakikat olur ve kardeşler 2 hafta önce kafalarında oluşturdukları bu düşünceyi fiiliyata dökmek için harekete geçerler. Başka talebeler olsa “Ya vize haftasına geliyor, ders mi çalışalım yoksa konferans için hazırlıklar mı yapalım?” der ve vaz geçebilirlerdi. Bizim 2-3 boğaziçili kardeşimizse –ki zaten zeki çocuklardır ikisini bir arada götürebilirler- başlarlar faaliyete.

Konferans için birçok kişiye ulaşılır, konuşmacı olarak davet edilirler, son haftaya kaldığı için birçoğu müsait olmayacaktır tabi. Aynı zamanda sponsorda bulmak lazımdır, bu iş öyle bedavaya olmayacaktır. Hamidiye Vakfı’nın da desteğini arkalarına alarak Allah’ın izniyle bunların hepsinin üstesinden geleceklerdir.

Hazırlanan posterleri Boğaziçi Üniversite’sinin birçok yerine asacaklardır. Tabii bi takım kendini bilmezler bazı konferans posterlerini yırtsalar da okulda Üstad’ın konferans posterleri boy gösterip Boğaziçi adeta Üstad’ı vefat yıldönümünde selamlamış ve ona ilgi ve alakasını göstermiştir.

Biz ikindiden önce mekana vardığımızda, konferansı düzenleyenlerden biri olan Tugay kardeşimiz “Abi bugün bir sürü sınav vardı, yarında sınavlarımız var, inşallah sınav bahanesiyle konferansa talebe arkadaşlarımız gelmemezlik yapmaz, sizlerde dua edin sınavlarımızda konferansta iyi geçsin” sözleri birçok şeyi bizlere açıklıyordu. Konferansa sadece erkeklerin davet edilmesi ve sınav günlerine denk gelmesi bizi de korkutmuştu ama konferans başlayıp, sınavdan çıkan talebelerin salonu doldurması ve konuşmacıları büyük bir iştiyakla dinlemesi ise görülmeye değer bir hadiseydi.

Konferans Kur’an-ı Kerimden okunan güzel bir aşr-ı şerif ile başladı.

Konferans davetlileri arasında ilk konuşmayı Hamidiye Vakfı başkanı Cahit Cemal yaptı. Konuşmasına davete icabet edip gelen abilere teşekkürle başladıktan sonra “Risale-i Nur’da Tecdid” isimli gayet güzel bir konuşma yaptı.

Daha sonra 2. Konuşmacı olarak kürsüye Prof. Dr. Faris Kaya hocamız çıktı. Risale-i Nurlarla ilgili İikv’nin faaliyetlerini ve 95 yılından bu yana başlarından geçmiş olan nurlu hatıraları anlattı. Risale-i Nur’ların nasıl kalplere nüfuz ettiğini ve insanların alemini bir anda nasıl değiştirdiğini örneklerle izah etti. Bir iki hatırayı da biz nakledelim.

İran’da yapılan sempozyum sonrasında Mekke’de Seyyidler Cemaatinden bir alime sempozyumdan bahsedildikten sonra. “Siz nasıl böyle bir işe kalkışırsınız, bi kere onlar sünni bile değil şia’dırlar.” Sözleriyle sert çıkan âlime Faris hocamız 4. Lem’a’yı okur ve izah ettikten sonra o alim zat “Yo yo sizin bu yaptığınızı biz yapamazdık, siz bizden 300-400 ışık yılı İslamiyet’e hizmette ilerisiniz.” der ve yirmi civarı talebelerinin bulunduğu ortamda bu âlim şahıs sözlerine şöyle devam eder “Ben bugüne kadar hep ilim tahsilinde bulunmuşum, İslam’a hiç hizmet edememişim, bundan sonraki bütün mesaimi İslamiyet’e hizmete harcayacağım.” Bir profesör bunu söylerse gerisini siz tahmin edin.

Bir diğer hatıra; Rusya’da Türkçe bilmeyen bir zat’ın Risale-i Nur’ları Türkçesinden okuduğunu görünce sorar “Sen neden Türkçesinden okuyorsun, Rusça neden okumuyorsun?” “Tamam, ben Rusça okuyorum ama Türkçesinden aldığım lezzeti Rusçasından alamıyorum.” der o Rus zat cevap olarak.

3. olarak Kürsüye Ümit Şimşek hocamız gelecektir. Kendisi zaman kısıtlı olduğu için az konuşup öz konuşacaktır. “Görüyorsunuz, Risale-i Nur hizmetleri nereden gelip nereye gidiyor. Acaba bizler bu oynanan sahneler içerisinde hangi rollerde olacağız, bu güzel hadiselerin içerisinde bizlerde yer alabilecek miyiz? Bizim vazifemizde bu olmalı.” Manasında bir konuşma yaptı. Dünya Tiyatro’lar gününde bir nebzede olsa hayatımızı tiyatro sahnesine benzetip, tiyatroda doğru rolleri oynamamızı bizden istirham etti. En azından bizim anladığımız buydu.

Daha sonra kürsüye Mehmet Fırıncı Ağabey geçti. Üstadımızın arkada asılı duran Fatih camiinde çekilmiş fotoğrafını göstererek “Üstad hep böyle ciddi mi duruyor, diye bana soruyorlar. Aslında Üstadımızın ciddi bulunduğu haller vardı tabii ki ama bunun dışında latifede çokça yapmıştır.” Deyip hem ciddiyetiyle ilgili hem de yaptığı latifelerle ilgili birbirinden güzel hatıraları naklettikten sonra “Bana Risale-i Nur’ların sadeleştirmesiyle ilgili sorular soruyorlar. Ben sizin tabirinizle, fanatiğim ve Risale-i Nur’ların sadeleştirilmesine karşıyım.” dedi.

Son olarak Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan hatta yüksek lisans yapan bir kardeşimiz çok kısa bir konuşma yaptı. “Bizler Üstadımızın kulluk cihetine de sımsıkı sarılıp, nafile namazlarımızı, teheccüdlerimizi, tesbihlerimizi, evrad ve ezkarlarımızı aynen Üstadımız gibi bırakmamalıyız, onun gibi itaat etmeliyiz.” Dedi.

Tugay kardeşimizin teşekkür konuşmasıyla konferans son buldu. Konferansın sunuculuğunu ise an itibariyle Moral fm’de sağlık programı yapan Cengiz Tan yapmıştı.

Akabinde akşam namazını kılmak üzere salonun üstündeki camiye geçip akşam namazını kıldık ve kardeşlerin daveti üzerine akşam yemeğini yemek için dersaneye geçtik. Akşam yemeği ve çaydan sonra dağıldık. Cenab-ı Hak yapmış oldukları hizmetleri kabul etsin inşallah.

Ruba Vakfı / NurNet.Org

Konferanstan çektiğimiz bazı fotoğraflar:

Vefatının 52. yıldönümünde ”Bediüzzaman Konferansı” – İstanbul

Vefatının üzerinden 52 yıl geçmesine rağmen hala tam olarak ifade edilememiş, hala gayesinin tersiyle itham edilen ve ne yazık ki muhafazakar kesim tarafından dahi hala tam olarak tanınamamış bu büyük zatı anla(t)mak, farklı yönleriyle ele almak lüzumunu gördük. Aynı zamanda bir ”Boğaziçili Öğrenci Projesi” olarak da diğer konferanslardan farklı olduğunu belirtmek isterim.. bu bir öğrenci etkinliğidir… Bir konuşmasında büyük mütefekkir Cemil Meriç, Said Nursî`yi çok geç tanıdığını hayıflanarak söylüyor ve ekliyor; “Şayet kendisini önceden tanıyıp eserlerini tetkik etme imkânını bulsaydım, hayatımın akışı, yaşayış tarzım bambaşka olurdu” diyor ve aynen şunları ekliyordu: “Üstad Bediüzzaman`ın eserlerini şayet ilk gençlik yıllarımda tanımış, okumuş olsaydım, büyük ihtimalle gözlerimi bu kadar erken yaşlarda kaybetmezdim… Önce Batı`ya yönelerek peşine düştüğüm hakikati, yine Doğu`da buldum. Doğu`da ise, en parlak yıldız olarak Said Nursî`yi tanıdım… Tanzimat`tan bu yana, İslâm tefekkürünü temsil makamında, bir tek onu tanıdım. Başka hiçbir şahsiyet, bu makamı dolduramıyor, hakkını veremiyor.” bu genç yaşımızda sizi Cemil Meriç’e kulak vermeğe davet ediyoruz..

Bu acizane, fakirane ama samimane ve halisane yapılan programda görüşmak dileği ile..
katılımcılar;

Mehmet Fırıncı (Bediüzzman’în Talebesi)
Ümit Şimşek (Araştırmacı- Yazar)
Cihat Cemal (Hamidiye EKV Başkanı)
Prof.Dr. Faris Kaya (İİKV Başkanı)

Mekan: Nafibaba Camii Konferans Salonu (Boğaziçi Üniversitesi Karşısı)

Saat: 27 Mart 2012 Salı – 17:15 – 20:15

Bursa’da “Bediüzzaman Haftası” başlıyor

1960 Mart ayında vefat eden Bediüzzaman Said Nursi’yi anma etkinlikleri Türkiye ve dünyanın çeşitli bölgelerinde düzenleniyor.

Bursa Bediüzzaman’ı Anma ve Anlama Paltformu bu yılki anma programını iki güne sığdırdı.

BİRİNCİ GÜN PANEL

24 Mart Cumartesi günü başlayacak olan Bediüzzaman Haftasında “Bediüzzaman’a göre temel hak ve hürriyetler” başlıklı panel düzenlenecek.

Saat 19.45’te Merinos Kültür Merkezi’ndeki panelin yöneticiliğini Av. Mustafa Tuncel yaparken Prof. Dr. Mümtazer Türköne, Prof. Dr. Şadi Eren, Doç. Dr. Osman Can, Doç. Dr. Ahmet Yıldız konuşmacı olarak katılacak.

İKİNCİ GÜN MEVLİD

25 Mart Pazar günü ise Bursa Ulu Camii’nde Mevlid-i Şerif okunacak. Saat 11.30’da başlayacak olan mevlidin yöneticiliğini Mustafa Yılmaz yaparken Prof. Dr. Mehmet Emin Ay konuşma yapacak.

Hafızlar Ayhan Polat, Adnan Damar Kur’an-ı Kerim okuyacağı mevlid Yahya Alkın’ın yapacağı dua ile sona erecek.

BEDİÜZZAMAN’IN TALEBELERİ DE KATILIYOR

Anma haftasına Bediüzzaman Said Nursi’nin talebeleri Mustafa Sungur, Abdullah Yeğin, Mehmet Fırıncı, Said Özdemir, Hüsnü Bayram, Ahmet Aytemur, Salih Özcan, Mahmut Çalışkan ve Abdülkadir Badıllı da katılacak ve hatıraları anlatacak.

Hüseyin Hiçdurmaz / Risale Haber